Ege Günlüğü - 1


(*)

Geziye çıkış tarihi 24 ekim olmasına rağmen anlatmaya, 23 ekim akşamından başlamalıyım diye düşündüm.Çünkü -bu geziye çıkışım biraz da ruh halim ile ilintilidir-.

23 ekimde Onunla, Şahkulu dergahında buluştuk. Havadan sudan laflarla başlayan sohbet, sonrasında aramızda ki özel duruma doğru kaymaya başladı.Belli de bir aşama katettiğimizi düşünüyorum.Derken benim konuya dair açıklamalarımda verdiğim bazı örnekler onun canını yakmaya başladı. - bunu farkettiğimde iş işten geçmişti.- Bir ara gözlerinin kızardığını yada tuhaf bir hal almaya başladıklarını gördüm.Nedenini sorduğumda yok birşey demekle yetindi.

Ben anlatmaya devam ettim.

Derken bu yok birşey dediği, ağlamaya dönüştü... Ay ışığında bir gözyaşı seli.Bu ağlama sırasında tarifsiz duygular içine büründüğümü hatırlıyorum.Dibinde olduğum halde gözyaşlarını silemeyecek kadar uzaktım.Kendimi zor tutuyordum. elimi uzatıp saçlarını bile okşayamayacak halde idim, geç kalınmış bir tesellinin anlamsızlığı hüküm sürüyordu.

Bir kaplanı yakalayıp kafese koyabilirsiniz ama onu kırdığınızdan asla emin olamazsınız.İnsan kırmak daha kolaydır. ve bu yaptığınızın farkında olmak sizi incitmenin de ötesinde bir yerlere sürükler.Durumu aşamadığınız süreçte peşinizi bırakmaz...-gamsız kişiler için bu bölümü es geçiyorum-.Bense hiç bir zaman kayıtsız kalamadım.

Onu evine bıraktım ve Dönüş yoluna geçtiğimde durumum bombok tu ve midem ağrımıştı.Stres genelde mideme vurur.Şimdilik olaya çözüm getirme adına elimde yapacak hiçbir şey yoktu ve bunun için uygulayacağım bütün yollar tıkalı idi.Düşünmekse beni deliye döndürmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Aksine trafik sıkışık ve yağmur da deli gibi yağıyordu.Tanrılar bana cömert davranmamak için ısrarını sürdürürken..ben sürekli karşı ataklarımı yineliyordum ama nafile..ne trafik ne yağmur ne içselliğim nede kırık bir kalbi düzeltmeye gücüm elvermiyordu.o an şunu istedim biri çıkıp bana sorsun, pişmanmısın ? Evet, bir kalp kırdığım için çok pişmanım diyecektim.Etrafımda o kadar çok insan vardı ki (karayolunda-ve hiçbiri sormadı.) Görebildiğim karşıdan gelen arabaların ışıkları idi. Sonu gelmeyen bir ışık akışı. Bu kadar insan. Ne yaparlar? Ne düşünürler? Hepimiz öleceğiz, hepimiz, koca bir sirk! bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı, ama değil. Son derece önemsiz şeyler bizi dehşete sürükleyip dümdüz ediyor, yutuyor.

ve silivri ye varışım. Ben mi yola geldim yol mu bana meçhul.

Arkadaşın yanına uğradım ve onu gördüğümde ,aklıma daha önce iptal ettiğim kuşadası turu geldi. ilk konuştuğumuzda oraya yanlız gidecektim.Arkadaşımın orada bir yazlığı var.Dediğim gibi onu görünce bende tekrardan gitmeye karar verdim.En kısa andır mucize.

Ertesi günü yani k.bayramı arefesi işlerimi toparlamak için ofise uğradım.Aylin ile sohbet ediyorduk ve ne yapacaksın gibisinden sorular sormaya başladı. derken;

_bizde gelmeyi çok isterdik dedi.
_keşke haber verseydin.
_sizde gelin o halde dedim bende. Daha yola çıkmadım :)
Sonrasında Murat ve Alesya ya durumu bildirdim. Kafile 5 kişi olmuştu.(bu arada ev sahibesi murat).

Araba ile gidecektik ve araba seçimini Seçkinin kiden yana kullandık. Aylin ve ben sözde erken çıkacak ve hazırlık yapacaktık ama nafile, benim ve seçkinin işleri dolayısı ile ancak normal mesai bitimimiz olan 18.00 da çıkabildik.

Öyle hazırlık fln dediğime de bakmayın benim öyle fazla bir eşya seçimim sözkonusu değildir.Bir kıyafeti sevmeye göreyim yırtana kadar onları giyerim... iki pantolon, iki tişört ,atlet, kilot, çorap ,eşofman - yine ikişer takım- araç sözkonusu olduğu için bavul bile hazırlamadım bir poşete hepsi sığdı. Teknik ekipman ise(foto mak.,dürbün ve objektifler) en önemlisi idi ve bu tarz yolculuklar için kullandığım büyük sırt çantamı almayı da ihmal etmedim.

Telefonlaştık ve herkes hazır olduğunu beyan etti. Murat ın Dükkanda buluşuyor ve hareket saatimiz 21.30 olarak kesinleşiyordu.

Rotamız şu şekilde olacaktı.



Resim 1


Resim 2

(*) O el Benim el.


Devam edecek.

Hiç yorum yok: