Doğudan batıya doğru asırlarca süregelen göçler sırasında Türkçe konuşan atalarımız Farsçayla epey içli dışlı olmuşlar.Bu nedenle olsa gerek bugünkü Türkçemizde çoğunu hiç yabancılamadığımız Farsça kökenli birçok sözcük var , “mehtap” da onlardan biri.
Evet sevgili okur ,bil bakalım “Dün gece Ankara da mehtabı seyrettim “ tümcesinde yanlışlık nerede ? eğer mehtap dendiğinde aklınıza sadece dolunayın gökyüzündeki görünüşü geliyorsa ,yanlışı bulamayacaksın. Ama dur, önce bir nefeslen , Yahya kemal in dizesini anımsa ; “aheste çek kürekleri mehtab uyanmasın” sonra tabloyu düşün, gece bir denizin ortasında kayıktasın dolunayın ışığı durgun suya düşmüş, kürekleri ‘aheste’ yani yavaş yavaş çekiyorsun … eğer kürekleri aceleyle çekersen ne olacak ? oluşturduğun dalgalar yüzünden (gökyüzündeki dolunay değil) ‘suya düşmüş ayışığı ‘ uykusundan uyanacaktır.Yani burada mehtap ayın denizdeki yansıması anlamına geliyor bu anlam bir sonraki dizede de destekleniyor ‘bir alem-i hayale dalan ab uyanmasın’ yani ‘ bir düş dünyasına dalmış olan su ,uyanmasın’ Eh denizi olmayan Ankara da Yahya kemal in mehtabı seyretmesine de olanak kalmıyor bu durumda !
Mehtab iki ayrı Farsça sözcükten , mah (gökteki ay) ile tab’dan (ışık) türemiş. Aslında mah bize çok tanıdık Mehlika (ay yüzlü), Mehpare (ay parçası) , Mehveş (ay gibi güzel) , Mahinur (ışıklı ay) gibi çeşitli kadın isimlerinde yaşatıyoruz o sözcüğü . anlaşılan karanlık bir gökyüzünün ortasında beyaz bir yuvarlak olarak dikkat çeken ay özellikle de dolunay görenleri öylesine etkilemiş ki beyaz tenli kumral kadınların yüzleri de dolunaya ‘mah’ a benzetilmiş . Bu arada , ‘Maytap’ (havai fişek) sözcüğünün kökeninin de ‘mah’ ile ‘tab’ ın bulunduğu bilgisini ekleyelim (bu ekleme niçin gerekiyor , onu da bilmiyorum ya neyse!).
Şimdi bir uzun atlama yaparak denizelere geri dönüyoruz sevgili okur . işte sana bir yanlış tümce daha ‘Mehtaplı gecede ,saatlerce yakamoz seyrettik ‘ . hayır sevgili okur , mehtap ve yakamoz bir arada seyredilemez ! Çünkü “yakamoz” denizdeki ışıklardır ama dışardan denizin üzerine düşmez,denizin içinden gelirler. Bu ışıkların sebebi , denizleri kendine mesken tutmuş tekgözeli bir grup canlıdır . boyu bir milimetreyi bu canlılara bilimciler “noctiluca scintillans” adını takmışlar, ışık yayma özelliklerinede ‘fotofosforesans’ demişler(ne karışık bir isim !) . Bu minik canlı sürülerinin yaydığı ışığı görebilmemiz için ortalığın karanlık olması şart.Yani sevgili okur , mehtap olmayacak ki yakamozu seyredilebilesin !
Yakamoz kelimesi bize ‘Elence’ den gelmiş.
Doğanın, izleyende hoş duygular uyandıran bu gösterisinin biyolojik kökenini öğrenmek , umarım seni düş kırıklığına uğratmamıştır sevgili okur . Sen sen ol , yakamoz seyretme olanağı bulduğunda bütün bu yazdıklarımı unut , mayon yanında olmasa da gece karanlığında yakamozlu denize girmeyi sakın ihmal etme … Eh, yanında sevdiğin de varsa, unutulmaz bir anıya sahip olabilirsin !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder